Ben buraya çok güzel şeyler yazmak istiyorum.
Ne bileyim, 22 yaşındayım ben. İyileştirin beni.
Mesela göğün tok sesiyle bize doğru gürlediği bir akşamda
canımızın olur olmadık şeyler çekmesi üzerine arkadaşla markete doğru yollanıp,
marketçi amcayla esprileşmemiz bir tesadüf değil. Zaten hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Aşk
da tesadüfleri sevmiyor, yıllardır bir tesadüf için mi bekliyoruz biz yani. Yo
dostum yo. Ya da göğün sesinin tok olması,
bizi sesiyle etkileyeceği anlamına gelmiyor, gelmemeli.
Mesela peki kek’in fiyatını sorarken arkadaşın: “peki ne
kadar peki?” demesi rastlantısal
olabilir mi? Bütün bunlar planlı yapılmış şeyler. Blogumun adının böyle
vakalara karışması ise hiç hoş değil.
Ya da göğün yerle göğü inletmesi ve önünden ışıklar falan
gönderip bizi korkutması, ortalığı böyle velveleye verip de sokakları
ıslatmaması şaşırtmalı mıydı bizi gerçekten? Burada yolunda gitmeyen bir şeyler
var dostum, burada ters giden bir şey var.
Peki kek yiyen arkadaşa “ne yiyorsun” demek, “peki” cevabını
almak ve ardından “peki” diyerek dönüt vermek. Bu espriyi yapmak zorunda mıyım
ben mesela?
Salonda bulunan minderlerden birini arkadaşın “bana da
versene puf” diyerek istemesi, benim “bunu demek istedin herhalde” diyerek
minderi uzatmam, arkadaşın “puf değil mi ki bu yea, öyle denmiyor mu ki buna”
demesi ve ardından bir diğerinin “burada bir puf var, o da eti puf” diyerek
önümüzde duran eti pufların varlığından bizi haberdar etmesi hoş şeyler mi
gerçekten?
Peki bütün bunları okuyor olmanız sizin suçunuz mu? Hiç
değil. Ne bileyim, ben buraya çok güzel şeyler yazmak istiyorum. 22 yaşındayım
ben, iyileştirin beni.