21 Haziran 2013 Cuma

Bir Dost


Kelimelerin kıyafetsiz kaldığı yerde buluşun öyleyse. Örtmeyin söylenenleri, söylenecekleri.
Kalsın olduğu gibi, öylesine sade.
Bakış açını iyi ayarla. Geçip giden olaylar silsilesini en temiz ekrandan izleyin.
Uyandıran güneş olsun, uyutan ay. Rüyalara itimat etmeyin.
İlk elden yaşayın ne yaşıyorsanız. Dolaylamanın faydası nerede görülmüş?
Öyle kırılıp dökülmek de yersiz. Üstelik parçalarını yine kendin topluyorsan.

Anlatılmakla bitiyoruz zaten, çok değiliz.
Mesela yazıyorsak biz özlemimizin hatrına. Susuyorsak bitmişlikten.
Öyleyse cezasını verin mutluluğunuzla sırtınızdaki geçmişten gelen acımtırak cümlelerin. Şu anda.
Hisleriniz ya da hissizliğiniz eşit olsun, bencil olun diyorum.
Ne bir eksik, ne bir fazla.
Çocukluğunuz da, olgunluğunuz da kalsın böyle. Hep aynı seyrinde.
Farklılıklar sevme sebebi olsun. Aynılıklar ise mutluluk.
Eksiltmemek gerek. Fazlayken güzel.

Bana gelirsek; mizacım böyle, anlıyorum ama konuşamıyorum.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Neşe

Cuma gününden itibaren startını verdiğim işsizlik sürecim bana değişik şeyler yaptırıyor. Öncelikle sınava 1 ay kaldı ve bundan sonrasında işsiz olmamak adına ders çalışmam için tam 1 aylık mühlet var. Bu sürede evde olmak bir avantaj. Lakin sadece 1 ayda başarabilir miyim? Bundan emin değilim.
Olursa mucizem olacak.
Olmazsa üzüleceğim.

Sınavı kazanmanın düzgün bir işimin olmasından ziyade farklı bir tarafı var benim için. Ben bu yıla kadar hep başararak geldim. Ailenin çalışkan kızıydım, şimdi bir de öğretmen kızları oldum. Buraya kadar geldikten sonra, o hep süregelen başaracağıma olan inancımı sadece bir sınav yüzünden kaybetmek istemiyorum. Demem o ki isteğim hal değiştirdi. Sınav meselesi olmaktan çıktı, kendimi gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğime dair korkulu bir bekleyiş halini aldı. Komik, fakat böyle. Bu da demek oluyor ki, bir bekleyişim daha var. Dua. Durmayın, kıpırdasın dudaklarınız. :)

Tüm bunların yanında halen tam olarak toplayamadığım kafamı dağıtasım geldiğinde güzel şeyler yapmaya kalkışıyorum. Bunlar gibi.


Mutfakta olmanın güzel bir yanı var. Uğraştığınız  şeyler size kocaman bir iyilik yapıp kafanızda dolup taşan tüm düşüncelerinizi geçici olarak rafa kaldırıyor ve ilginizin sadece onların üzerinde olmasını istiyorlar. Bir bakıma onlar da kadınlar gibi. İlgi ve sevgi arsızları.
Sahi kadınlar belki de bu yüzden mutfakla daha iyi anlaşıyor. Birbirlerini sevmeleri ve bağlı olmaları gerektiğini biliyorlar. Kimyalarını birbirlerine karıştıyorlar, gelip geçenden  mutfaklarını kıskanıyorlar. Mutfaklarında başkalarının varlığı onları rahatsız ediyor.

Tam bu noktada ne kadar hayalsizlikten şikayetçi olsam da aslında benim de bir hayalim var. Çok param olursa gelecekte içerisinde kitap okunabilen, kahve içilebilen, lezzetli kurabiyelerin esas dekoru oluşturduğu ve kimseden kıskanmayacağım bir pastanem olsun istiyorum. Bu şarkı dolaşsın havasında vanilya ve kahve kokusunun yanı sıra. Umarım olur, umarım hayalimin bir ortağı da olur. Ortaksız bu pastane işini yürütebileceğimi sanmıyorum.

Bugün bu kurabiyeleri yapmamın sebebi var. Bugün kandil. Bende bu güzel günde evden de güzel kokular yayılsın istedim.
Bugün belki de dualarımızı birkaç katına çıkarmamız gereken gün. İnsanlarımız zarar görmesin. Yeryüzündeki hiçbir şey insan canından kıymetli değil.
Sakin olalım, sabırlı olalım, dua edelim, huzur bulalım.
Hayırlı kandiller.