16 Aralık 2011 Cuma

Hayırlısı

   Bizim evin karşısındaki durakta beklediğine göre otobüs bekliyor olmalı. Yağmur yağıyor. Onun üzerine yağmıyor ama, korumalı durak. Durakta beklemesi ve yağmurun yağması başlı başına bir hüzün.
   Yağmur yağdığında, durak dolu olduğunda ve ben de evde olduğumda, müzik dinlediğimde onlar için yazılar yazasım gelir. Kendi dilimden onların henüz okumadığı hayatlarını yazmak gibi. Başı sonu belli olan. Onların sonlarını bilmediği hikayeler. Hikayelerin sonlarına bakılmamalı çünkü. O kadar da meraklı olmamalı insan. Merak o kadar güzel bir şey değil bazen. Hikayenin sonuna gelmek korkusu gibi bir korku da vardır belki.
   İçimden onun tanık olamayacağı ve beni okuduğunda hayretler içinde kalacağı, yazdığım gibi yaşamadığına dair şükredeceği onlarca senaryo yazıyorum. Benim değil bu suç. Yağmurun ve durağın suçu.
   Yalnız yaşadığını, eşinin yıllar önce öldüğünü, kendisine bakmayacak çocuklarının olmadığını, bol dumanlı yerlerde geçen saatlere acımadan çay üstüne çay içtiğini, paketlerce sigara tükettiğini, gazete okuduğunu, memleket meseleleri haricinde etrafındakilerle hiçbir kelam etmediğini, arada bir susanların aksine arada bir konuştuğunu, eve dönmenin onu korkuttuğunu, evine uzak olduğu halde gitmekten vazgeçmediği kahvehaneden ayrılıp, onu bir an olsun yalnız bırakmayan yalnızlığıyla yalnız kalmaktan korkarak evine dönmek üzere bizim durağa geldiğini, bir sonraki durağının ise son durağı olduğunun fazlasıyla farkında olduğunu yazıyorum içimden. Ben kötü hikayeler yazıyorum, doğru.
   Eee'si yaşlı bir amca o. Bence çarşıya evinin faturalarını yatırmak için gidiyor, o yüzden gelmiş bizim durağa. Eve dönecek sonra, e teyzem de hazırlar ona sofrayı şimdi dönene kadar.
   Hala hüzünlü, yapacak bir şey yok. Durağı buradan kaldırsalar kalıcı bir çözüm olabilir. İnsanların hayatlarıyla oynamamış olurum içimden. Yağmurun ve durağın suçu bu.


   Burası da konusu geçen bizim durak, biraz önce çektim fotoğrafını. Gördüğünüz üzere kimseler yok.

12 yorum:

Sergerdan dedi ki...

O durak benim hayatimda da acinasi anlara sahittir. Koca edirnede bir tek o durak.

Serapus dedi ki...

Biliyorsun dimi bu durağı? O zaman böyle hisseden bir ben değilim, iyi madem.

AslıASLI dedi ki...

Geçenlerde bir hastaneye gittim. Hastaneye ait birde huzur evi var. Bahçeye çıkıp bankta oturdum. Kitabımı açtım, okurken yanımdaki banka bir yaşlı amca geldi, oturdu.

Sonra çocuklu bir aile geldi, amca o çocugu severken, benimde çocuklarım senin gibi küçüktü bir zamanlar dedi. Nerdeler şimdi dedi annesi. Oglum orkestra şefi, işleri var, yogun gelemiyor tabi, derken sesi kısıldı. Amcaya baktım, gözleri doldu, bende başımı kitaba egip aglamaya başladım. Agladım, agladım..

Ah serap ne hayatlar var, bazen bir durakta, bazen bir bankta şahit oldugumuz...

Serapus dedi ki...

Aslı;
Aynen öyle. Beni en çok hüzünlendiren de yaşlı insanlar oluyor. Bilmiyorum. Allah hayırlı hayatlar yaşamayı nasip etsin bize.

ilgiyeihtiyacımvarlan dedi ki...

hızlı yaşa genç öl

Serapus dedi ki...

ilgiyeihtiyacımvarlan;

Yaşlanıp da bu hüznü yaşamamak adına hızlı yaşa genç öl olayı mantıklı tabi.

Adsız dedi ki...

hüznü yaşamamak için değil; cesedinin yakışıklı kalması için geç öl. :D :D

Serapus dedi ki...

Bu da farklı bir bakış açısı.

Adsız dedi ki...

genç*

Lunarita dedi ki...

Sana bir mim gönderiyorum tatlım, haberin olsun!

Muah,
Luna.

Serapus dedi ki...

Adsız;
Anlamıştım onu. :)

Luna;
Hoşgeldiinn. :) Bakıyorum hemen. :*

Adsız dedi ki...

Seni okurken,vardı...