18 Nisan 2012 Çarşamba

Ve, Veya, Ya da


Burnunun direği sızlamış hafif hafif, birkaç kaşıma hamlesiyle geçmiş sonra.
Geçmeliymiş çünkü, ağlayamazmış kadın.
Sessiz bir savaşın içindeymiş uzun zamandır.
Gürültü yapan kalbiymiş, sessizliği sağlamakla görevli kahraman ise aklının ta kendisi.
İki savaşçısını da sevmiş kadın. Çünkü sonucunda bir şey kazanmaksızın savaşmışlar uzunca bir süredir. Sadece savaşlarının sahibi için, kadın için.
Kazanılan ya da kaybedilen bir şey olmaksızın.
Savaşı ne kadın kazanmış, ne de adam.
Savaşı ne akıl kazanmış, ne de kalp.
Kendi savaşından, yine kendisi çekilmiş kadın.
Oyunun galibi sessizlik olmuş.
Çünkü kadın adamı ararken her seferinde kendini kaybetmekten çok yorulmuş.
Ülkesinin güzelliklerini göstermiş hep adama, çünkü sevilmeyi özünü kaybetmeyi göze alacak kadar istemiş. Gözü karaymış. Kendisiyle müsemma.
Ama artık terk edilmiş topraklarını da özlemiş.
Aslında adam kadını tanımamış.
Kadın kendini hiç tanıtmamış.
Kadın aramış, kadın kaybetmiş.
Hikayeyi bir çırpıda okumuş kadın, her anını birer asırmış gibi yaşaya yaşaya. Rimeli akmış. Silmeye gitmiş, uyku vaktiymiş.
Kendi ülkesinin her toprağını sevmeye karar vermiş bundan sonrası için. Kendinden ayrı düşeli epey zaman olmuş.
Kendini özlemiş kadın.
Ve hayır, onun için yazılar yazdığı bu diyarı yine onun için terketmeyecekmiş bir kez daha.

10 yorum:

Adsız dedi ki...

Bugün blog yazarları harikalar yaratıyor..Sende öyle..Sessiz sessiz birkaç kere okudum yazını..Sessiz sessiz yaşadım..

Serapus dedi ki...

Sessiz Prenses;
Sessizlik hep kazanır. :)
Çok çok sağol. :)

Adsız dedi ki...

"adam kadını tanımamış, kadın kendini tanıtmamış"
aslında tanımaları da gerekmezmiş daha bir arpa boyu kendilerini tanıyamamışken :D

Serapus dedi ki...

men de boor;
Sen de haklısın. :D

Mia Wallace dedi ki...

ne süper yazmışsın yinee

Serapus dedi ki...

Mia'm. :) Çok sağol, sen güzel güzel okuyosun ya hani, ondan. :)

AslıASLI dedi ki...

Nasıl bişey bu böyle? Serap okurken çok duygulandım :(

Aslında adam kadını tanımamış..tanımamış evet. Tanısaymış hiç gitmezmiş.

Çok güzeldi.

Serapus dedi ki...

Aslı;
Canım benim yahu. Mutlu ettin.
Ben de çok fazla duyguluydum yazarken. :)
Keşke gitmeseymiş adam.
Balık kuşa aşık olabilir tabi ki, ama birlikte nerede yaşarlar ki? :)
Ya da sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değil ki. :)
Durum bundan ibaretmiş hikayeye göre.

İrem dedi ki...

Gerçekten çok harika bir yazı olmuş. Ellerine saglık :) Blogunun ismini de ayrı bi sevdim hani. Benim en çok kullandıgım kelimelerdendir " Peki,hıhı, evet,tamam " Belki de karşı çıkmaktan yoruldugumuz için kullanıyoruz tüm bu kelimeleri. Ya da hem kibar olup hem de küfür etmek istedigimizden. Karar veremedim bak şimdi :D

Serapus dedi ki...

İrem;
Hoşgeldin bloguma. :)
Çok teşekkürler sana.
Belki de yorulduğumuz için, derdimizi anlatamadığımız için, karşı tarafın anlatsak da anlamayacağı için, bazen bazı şeyleri umursamadığımız için, bazen de boşlukları doldurmak için kullanıyoruz "peki" sözcüğünü. Çok fazla hayatımızın içinde. Bazen iyi ki var deriz, bazen de lanet olasıca kelime diyebiliriz kendilerine. :)