Özlemeyi özlemenin neresi saçma?
Ya da sahip olduğun bir önceki acının şöyle geriye dönüp
baktığında şimdi tatlı gelmesinin neresi garip?
Acıları özlemek diye bir şey var.
Bundan çok değil 5-6 ay önce hem beynimdeki hem çevremdeki
kalabalıktan şikayet ederken, şimdi o kalabalığı özlüyorum.
Çevrem yine alabildiğine kalabalık. Herkes, her şey çok
fazla bana. Çok.
Hem yapmam gereken, hem yapmamam gereken çok fazla şey var.
Yapmamam gerekenlerden biri de şu an şurada oturup şunları
yazmak. Çünkü şuna vaktim yok şu vakitte. Yapıyorsam özlemimin hatırına
yapıyorum.
Çünkü ben başka bir şehirdeki cumartesi günümü özledim.
Balkon kapısının açıklığını, sehpa görevindeki sandalyeyi,
üzerindeki kahveyi, bilgisayarım kapanmasın diye hareketsiz oturuşumu, dinmek
bilmeyen müziği, eşlik eden ve susmak bilmeyen kendimi, evimi, ne yemek
yapacağımı düşünmeyi, fırsat buldukça hep yaptığım yazma eylemini, okumayı,
arkadaşlarımı, sevgiliye ulaşma arzumu ve çabalarımı, yazdıklarımı,
dinlediklerimi, dinlediklerimle kafamdakileri bağdaştırmayı, sabahlara kadar
uyumamayı, uyumadan önce bir süre tavanı izlemeyi, heyecanımı, hepsini ama
hepsini deli gibi özledim.
Şu an yaptığım şey ise çoğu şeye ayak uydurmak. Her şeyin
yolunda olduğunu düşünmek.
Her şey yolunda. İşimdeyim, gücümdeyim. Okul var, öğrenciler
var, öğrencilik var ekstradan. Yanlış olan bir şey yok.
Şu an kendimi iliklerime kadar yalnız hissetmek dışında.
Yapabileceğiniz bir şey yok. Yapmak da istemezsiniz. Yapacağınızı da düşünmedim. Ne yapmanız gerektiğini bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini de öyle.
Anlattıysam özlemimin hatırına.
Yine onun hatırına bugün uyumayacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder